Kitaplar/Bücher

DİN BİLİM İLİŞKİSİ

Din ve Bilim ilişkisi üzerine düşünürken öncelikli olarak nasıl bir din ve nasıl bir bilim
anlayışına sahip sahip olunduğu sorusunun cevaplanması önemlidir. Çünkü yanlış bir din ve yanlış bir bilim anlayışı ile sağlıklı bir tartışma yürütmek olanaksız olacağı gibi makul gerekçelere dayalı bir sonuca ulaşmak da mümkün olmayacaktır. Bu çalışmada öncelikle bu sorunun önemi üzerinden din ve bilimin çalıştığını, ayrıştığını ya da uzlaştığını ileri süren görüşlerin temel iddiaları objektif bir biçimde değerlendirilmeye çalışılmaktadır.

KENDİNİ KANDIRMANIN 40 YOLU

“İnsanlar yaşamları içinde birçok şeye değer biçerler. Bir dine, bir gruba, siyasi bir partiye ya da bir futbol takımına bağlanmak şeklinde ortaya çıkar bu söz konusu değer. Ancak zamanla insanlar, değerleri ile yaşamları arasında tezat oluşturacak şeyler ile karşılaşırlar. Genellikle de, yapmak istedikleri şeylerin yanlış olmasını istemezler. Bu yüzden ya gerçeklerle yüzleşmekten kaçar ya da bu gerçeğe karşı koymaya çalışırlar.

Kendini kandırma, işte bu aşamada devreye girer. Allah’a ve Dine inandığını söyleyen, ancak inancının gereklerini yerine getirmede zorlanan kişi, bir çelişki içindedir. İnsan çelişkilerle yaşayamayacağı için de, kendince bahaneler üretir ve sıraladığı bu bahanelerin ardına gizlenir. Dini konularda kendini kandırmak üzere üretilen bu bahanelerin zararı ise, başkasına değil, bizzat bu bahaneyi üreten kişinin kendisinedir…”

İNSANLAR UYURLAR ÖLÜNCE UYANIRLAR

Ömür, anne karnı ile toprak altındaki iki karanlık arasında yakılan bir kibrit alevi gibidir. Alev almasıyla sönmesi an meselesidir. Vakit gelip de son bulduğunda ertelemesi yoktur hayatın. Uyanmak için uyumak gerekiyordu önce. Ölmek için yaşamak. Ve biz yaşıyorduk. Yaşıyorken de uyuyorduk. Derin bir uyku içindeyken kendimizi, yaşıyor sanıyorduk.
Bu gerçek ile yüzleşmeye, dünya uykunuzdan uyanmaya ve yaşamınızı sorgulamaya cesaretiniz var mı? Eğer yok ise bu kitabı elinizden bırakabilir, yaşantınıza kaldığınız yerden devam ederek sizin için ayrılan sürenin sonuna gelebilir ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölebilirsiniz. Kaçınılmaz olan ölüm ile yüzleşmeden önce, yüzleşin kendinizle.

KENDİNİ KINAYAN NEFİS

Kendini bilen insanın, hata ve günahlarıyla yüzleşmesi için nefsi yeterlidir. Kuran’da, “Kendini kınayan nefse yemin olsun” denilmektedir. Başkalarını kınamak kolay olandır. Zor olan, insanın kendini kınamasıdır. Kendimizi ne kadar iyi ve doğru görsek de, ortaya bir yığın mazeret döksek de, ne olduğumuzu biliriz gerçekte. Çünkü insan hem kendi nefsine tanıktır, hem de nefsi bu tanıklığa en büyük kanıttır.
Kuran, “Kendi istek ve tutkularını ilah edineni gördün mü?” diye sorar ve nefsinin bencil tutkularından korunanların kurtuluşa erenler olacağını söyler. Yine Kuran, “Kendi nefsinizi temize çıkarmayın; kimin sakındığını en iyi bilen Allah’tır” diyorken bize, kınamak için kendi nefsi yeter herkese.
Emre Dorman, Acıbadem Üniversitesi’nde Felsefeye Giriş, Felsefe Tarihi ve Bilim Felsefesi, Bahçeşehir Üniversitesi’nde ise İslam Felsefesi ve Din Felsefesi dersleri vermekte, ilahiyat, felsefe ve din-bilim ilişkisi alanlarında çalışmaktadır.

ALLAH’A ÖĞRETİLEN DİN

Bu çalışmada geleneksel din algısı açısından Kur’an ile birlikte dinin kaynağı kabul edilen ve en güvenilir hadisleri ihtiva ettiği iddia edilen Kütüb-i Sitte’deki (altı meşhur hadis kitabındaki) hadis rivayetleri ele alınmıştır. Bu rivayetlerin en başta Kur’an ile sonra kendi aralarında sonra da akıl, mantık ve yaratılışımız ile çelişkileri gösterilmeye ve Kur’an’dan hareketle dinimiz ve peygamberimiz hakkında doğru bilinen yanlışlara dikkat çekilmeye çalışılmıştır.

DİN AHLAK İLİŞKİSİ

Din ve Bilim ilişkisi üzerine düşünürken öncelikli olarak nasıl bir din ve nasıl bir bilim
anlayışına sahip sahip olunduğu sorusunun cevaplanması önemlidir. Çünkü yanlış bir din ve yanlış bir bilim anlayışı ile sağlıklı bir tartışma yürütmek olanaksız olacağı gibi makul gerekçelere dayalı bir sonuca ulaşmak da mümkün olmayacaktır. Bu çalışmada öncelikle bu sorunun önemi üzerinden din ve bilimin çalıştığını, ayrıştığını ya da uzlaştığını ileri süren görüşlerin temel iddiaları objektif bir biçimde değerlendirilmeye çalışılmaktadır.

101 SORUDA KURAN

Kur’an’ın akla ve bilime bakışı nasıldır? Kur’an’a uygun olan yönetim şekli hangisidir? Kur’an’da reenkarnasyon var mıdır? Neden birden çok din gelmiştir? Neden dört kutsal kitap vardır? Kur’an’a göre erkek kadından üstün müdür? Erkeğin eşini dövme hakkı var mıdır? Bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine mi eşittir? Miras paylaşımında erkeğin payı kadının payının iki katı mıdır? Dövme yaptırmak ve estetik ameliyat olmak günah mıdır? Resim, müzik ve heykel gibi sanatlar haram mıdır? Evde köpek beslemek haram mıdır? Kur’an’da çevre duyarlılığı ve hayvan hakları var mıdır? Hayvanlar da cennete girecek midir? Yılbaşını kutlamak günah mıdır? Dinî konularda en çok merak edilen 101 sorudan oluşan bu çalışma ile İslam inancının insan aklına ve yaratılışına olan uygunluğuna tanıklık edecek, dinî konularda doğru bilinen birçok yanlış ile karşılaşacak, en çok merak edilen dinî sorulara Kur’an temelli cevaplar bulacaksınız.

KURAN’I KERİMDEKİ EMİRLER VE YASAKLAR

Yüce Allah’ın, hem beşeri hem de toplumsal erdemi sağlamaya yönelik ayetleri; adaleti, doğruluk ve dürüstlüğü, hak ve hukuku belirleyen ahlakî ilkeleri; ilme ve araştırmaya sevk eden teşvikleri ve insanları kötülüklerden uzak tutacak emir ve yasakları son derece açıktır. Bize düşen, söz konusu emir ve yasakları okuyarak Yaratıcımızın bizden neler istediğini öğrenmeye ve uygulamaya çalışmaktır. Bir yol gösterici olması ve Kur’ân’daki temel emir ve yasakların ana hatlarıyla öğrenilmesi amacıyla hazırlanan bu çalışma ile yetinilmemeli; emir ve yasaklardaki ilahi hikmeti daha iyi kavrayabilmek için Kur’ân bir bütün olarak okunup ele alınmalıdır.

MODERN BİLİM ”TANRI VAR”

İnsanlık tarihi boyunca evrenin ve yaşamın nasıl ortaya çıktığı ve bu ortaya çıkışta herhangi bir amaç olup olmadığı sorusu, felsefe ve ilahiyat çevrelerinin en temel konularından biri olmuştur. Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren evrenin kaynağı ve kaderi ile ilgili sorularla ilgilenen akademisyen sayısında önemli bir artış olduğu görülmektedir. Bu akademisyenler içinde ileri seviyede uzmanlık sahibi filozoflar, ilahiyatçılar ve bilim adamları bulunmaktadır. Bu modern metakozmolojistler hem mikro hem makro ölçüde pek çok soruyu gündeme getirmişlerdir: İnsan ve evren yaratılmış mıdır? Yoksa kör tesadüfler sonucu mu meydana gelmişlerdir? Evren niçin olduğu gibidir? Niçin sonu varmış gibi görünür? Bu gibi sorulara cevap bulmak için özellikle astronomi, fizik, astrofizik, kimya, biyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre biyolojisi gibi alanlarda modern bilimin verileri ışığında bilim adamları tarafından çeşitli yaklaşımlar ortaya konulmuştur. Söz konusu yaklaşımlar ise pek çok bilim adamının açık bir şekilde ifade ettiği bir gerçeğe dikkatleri çekmektedir: “Tanrı Var”.

İSLAM NE DEĞİLDİR

Emre Dorman, bu çalışmasında İslam’ın ne olmadığını 40 başlık altında incelemiş ve İslam dini hakkında doğru bilinen yanlışlara delilleri ile birlikte son derece sade, açık ve anlaşılır bir dil ile dikkat çekmiştir. Bu kitabı okuduktan sonra İslam dini hakkında temelsiz iddiaların geçersizliğine ve Allah tarafından indirilen/gönderilen din ile insanlar tarafından üretilen din anlayışları arasındaki hayret verici farka tanık olacaksınız.

Die heilende Kraft des Gebets – Bittgebete im Koran

Das Bedürfnis nach Gebet ist ein kodiertes Bedürfnis in der Schöpfung eines jeden Menschen. Deshalb ist ein vom eigenen Glauben geprägtes Gebetsritual nicht nur in den abrahamitischen Religionen, sondern in fast jeder Gesellschaft zu beobachten. In den Versen des Korans wird uns geboten, die Allmächtigkeit unseres Herrn zum Ausdruck zu bringen, indem wir als Gottesdiener beten, die sich Gott von ganzem Herzen hingeben. Das Gebet ist nicht nur ein Gebot, das uns eingegeben wurde, sondern bringt auch psychologische Erleichterung, inneren Frieden und Zufriedenheit in das Herz des Gläubigen. Im Gebet gibt es keinen Vermittler zwischen Gott und Seinem Diener; er überlässt seinen Zustand seinem Schöpfer. Ein Diener, der von ganzem Herzen an Gott glaubt, weiß, dass sein Herr, der ihn erschaffen hat, ihn am besten kennt und seine Gebete auf die bestmögliche Weise beantwortet.